6.BÖLÜM DEĞİŞMEZ TANRI DEĞİŞTİRİLMEZ KİTAP

6.DEĞİŞMEZ ÇİZGİ DEĞİŞTİRİLEMEZ KİTAP

 

Yüzlerce yılın derinliklerinde pekişen inancımızın temeli olan Kutsal Kitap, bu direk ve doğru çizgilerin üzerinde bir kitap olduğu için onun öğretilerine imanımız tamdır.

Bir birinden farklı zamanlarda oluşan ama aynı noktaları vurgulayan ve dünyanın sonuna kadar vurguladığı noktaları sürekli gözümüzün önünde tutacak olan bu kitap, söylediği peygamberliklerin yerine gelmesiyle, anlattığı olayların tarihsel ve arkeolojik kanıtlarla desteklenmesiyle de tam ve tek Tanrısal kaymak olduğunu sürekli kanıtlamaktadır.

Bu çalışmada kanıtlar üzerinde durmayacağımızı söylemiştik. Bu nedenle ayrıntılara girmeyeceğiz. Ama şunu belirtmek istiyorum ki, bizim için bu denli güvenilir bir kitabın ayrıca kendisi hakkında verdiği değiştirilemezlik sözü de bizim için büyük önem taşımaktadır.

Tanrı bir insan gibi kararsız, sürekli fikir değiştiren, söylediğini sürekli değiştiren ve insanların kendi vahyine müdahale etmelerini engelleyemeyen aciz bir Tanrı değildir.

Ayrıca sözünün değişmesine müsaade ederek yeni bir vahyin gelişine kadar geçen yüzlerce yıl insanların yalanlara, değişmiş ve bozulmuş sözlerine de inanmasına göz yumacak, ve göz göre göre onların helak olmasına müsaade edecek kadar da ilgisiz bir Tanrı değildir. O Alemlerin Rab'bi olarak her şeye Kadir olan Tek bir Tanrı'dır.

Bu nedenle sözü de özü gibi değişmeyen, değiştirilemeyen Tanrı'dır. Yalnızca koyduğu ana çizgi üzerinde sözünün, olarak dediklerinin olacağı zamana kadar hareket halinde olduğu, bir birine zincirleme bağlı bir vahiyle bizlere hitap etmiştir. Yüzlerce yılın derinliklerinde koyduğu yasaların önce görsel olarak bir anlam kazanmasını istemiş daha sonra da iyice anlaşıldığında gönüllere hitap eder hale doğru yönlendirmiştir.

Bu yönlendirilişin olacağını da yine her şey görsel anlamda uygulanırken dile getirmiştir. Örneğin; İbadet edilecek çadırla önce ibadeti görsel bir biçimde insanlara öğretmiş daha sonra Mesih'in yüreklere alınmasında esas ibadet yerinin yürekte olduğu ifadesi daha da anlam kazanmıştır. Yoksa Tanrı bir şeriatı ortadan kaldırarak bir diğerini getirmek, ya da bir şeriatın insanlarca müdahale edilerek bozulması nedeniyle ikinci bir şeriatı göndermek gibi bir yaklaşımla insanlara yaklaşmamıştır.

Bu O'nun akıcı vahyine zarar getirici bir durumdur. Ayrıca bu durum Kadir'i Mutlak (Yani Gücü her şeye yeten) olarak kabul ettiğimiz Tanrı'nın bu vasfına da uymayan bir durumdur. Tanrımız çizdiği çizgide ciddi olan bir Tanrı'dır.


Bütün bunlar bir yana Tanrı zaten Kutsal Vahyinde de söylediği sözlerle Tanrı Sözü'nün değişmesi ya da değiştirilmesi konusunun gündeme dahi gelemeyeceğini açıkça belirtmiştir.
1) "Çünkü doğrusu size derim: Gök ve yer geçip gitmeden, her şey vaki oluncaya kadar, şeriatten en küçük bir harf veya bir nokta bile yok olmayacaktır." (İncil-i ŞeriflMatta 5:18)
2) "Gök ve yer geçecek, fakat benim sözlerim geçmeyecektir." (İnci1-i Şerif Matta 24:35)


3) "Çünkü peygamberlik asla insanın iradesi ile gelmemiştir, fakat insanlar Ruhulküdüs tarafından sevk olunarak Allah'tan söylediler." (İncil-i Şerif l 2.Petrus 1:21)
4) "Ot kurur, çiçek solar, çünkü üzerine Rab' bin soluğu eser, gerçek kavm ottur. Ot kurur, çiçek solar, fakat Allah'ımızın sözü ebediyen durur." (İşaya 40: 8)


Sağlam vahiy zinciriyle bir birine bağlanmış Tanrı çizgisi içinde yer alan bu ayetlere bütün kalbimizle iman etmekteyiz. Zaten iman etmiyorsak o zaman bütün Kutsal Kitap ve Kutsal Kitap'ta anlatılan ve başka inançlarda da irdelenen aynı konulardan ötürü bütün bir inançlar binasını sarsmış oluruz.

Eğer "Kutsal Kitap güvenilir bir kaynakça değildir, değiştirilmiş, bozulmuştur" dersek, esasında bırakın Mesih İnancını bu sonuçtan hem Yahudi inancı, hem de İslam inancı etkilenmiş olacaktır. Yahudiler için Kutsal Kitap'ın Eski Antlaşma bölümü harfı harfıne hem İslam inancından, hem Hıristiyan inancından önce korunmuş ve sürekli sıkı kontrollerle çağımıza kadar ulaştırılmıştır. Milattan önceki metinlerle, elimizde bulunan şimdiki metinler aynı metinlerdir. Bunlar müzelerde dikkatlice korunmaktadır.

Zaten Mesih İsa'ya olan temel inancıyla Hıristiyanlık için hem Eski Ahit, hem yeni Ahit daha Mesih İsa'nın hizmetini tamamlamasından itibaren temel kaynakça olmuştur. Özellikle ikinci yüzyılın sonunda hemen hemen birçok yerde Kutsal Kitap'ı bugünkü haline yakın bulmak mümkün oluyordu.

Altıncı yüzyılda ortaya çıkan İslam inancı içindeki bir çok konuda İslam'a inanmakta şüphe gösterenlere (Ehli Kitap) yani Kutsal Kitap'ı okuyanlara sormaları gerektiği belirtilmiştir. Yani Kitap Ehli'nin Hz. İbrahim'e, İshak'a, Yakub'a ve Musa'ya olan imanlarından ötürü, onların bu konuları çok iyi bildiği vurgulanarak bir kaynak olarak verilmiştir.

Bu Ehli Kitap, bilgilerini tabii ki ellerindeki -o günden önce de, o gün de ve o günden sonra da elimizdekiyle aynı olan- Kutsal Kitap'tan alıyorlardı. 0 zaman eleştiri maksadıyla yaklaşırken bile bu kitap hakkında aşırıya gitmemek, bu üç büyük inanca en azından hürmet göstermek açısından gereklidir.

Elbette ki bir takım ilahiyatçılar, din adamları bu konuları araştıracaklar ve tartışacaklardır. Her inancın mensubu elbette kendine göre doğru bulduğunu söyleyecektir. Ama söylemek başka, karalamak, hakaret etmek ise bütünüyle başkadır. Kıyamet gününün sahibi Yüce Tanrı aradaki bütün ayrılıklara kesin cevabını verecek ve bizleri hüküm kürsüsü önüne çağıracaktır. Bu nedenle tekrar ve tekrar "kişi kendini bilmek gibi irfan olmaz" sözünü söylememizde fayda vardır sanırım.


Bu konuyu burada noktalamadan önce bir başka soruya da kısaca değinmekte fayda görüyorum. Burada İncil hakkında üretilmiş bir takım yalan yanlış öykülere bir cevap yazmak istemiyorum. Çünkü bu orada burada duyulan öykülerin hiçbiri ne Yüce Tanrı'ya bir onurdur, ne de O'nun kutsal inancını yaşamaya çalışanlara. Çünkü bu kadar sözü söyledikten sonra hala Tanrısal Vahyin Kutsal Kitap içinde nasıl olduğu anlaşılmamışsa zaten inancımız bize ait olarak kalacaktır.

Birçok kişi "neden dört İncil var? Bu kilisede hangisini okuyorsunuz?" ya da "hangi İncil doğrudur?" tarzında bir takım sorular sormaktadırlar.

Aslında etrafta bu kadar üretilmiş hikaye olunca insanların bu soruları sorması da çok doğaldır.

Burada şunu yeniden söylemekle yetineceğim. Kutsal Kitap iki ana bölümden meydana gelir, Eski Antlaşma ve Yeni Antlaşma. Yahudiler ilk beş bölümü yani Tevrat'ı ve Zebur adı verilen diğer Kutsal Yazılardan oluşan Eski Antlaşma bölümünü Kutsal Kitap olarak kabul ederler.

Mesih'e iman etmiş bütün Hıristiyan topluluklar ise Eski Antlaşmayla birlikte Yeni Antlaşmayı kabul ederler. Yani bütün Kutsal Kitap'ı, bu yeni antlaşma bölümü içinde özellikle Tanrı'nın diri Sözü olan Mesih İsa'nın Tanrı Sözü olarak hizmetini ve bizlere sunduğu kurtuluşunu anlatan dört ayrı Tanrı Müjdesi bulunmaktadır.

Dört ayrı kişinin kaleme aldığı bu Kutsal Vahiy Mesih İsa'nın yaşamı bizim için ayrı ayrı şeyler değildir Koskoca Kutsal Kitap içinde en Kutsal Olanın Sözünün dört ayrı cepheden aktarımıdır. Biz buna Müjde anlamına gelen İncil diyoruz: Dört ayrı anlatım olduğu için İnciller şeklinde de söylenmektedir. İşte, kasıtlı olarak akılları karıştırmak için haklarında birçok söz çıkartılan Kutsal Kitap Müjde bölümleri (yani İncilleri) Matta, Markos, Luka ve Yuhanna'dır. Her biri bizlere bir birinden değerli birer aktarımlardır.

Mesih'in Kurtarış Müjdesi bütün Yeni Antlaşma'nın ana teması olduğu için de bütün Yeni Antlaşma'ya İncil (Müjde) adı verilmiştir. Bakın bunu İncil'in içindeki şu ayetle daha da netleştirelim.


" ...iki veya üç şahidin ağzı ile her söz sabit kılınacaktır... " (İnci1-i Şerif / II.Korintliler 13:1)


Kısacası Tanrı'nın vaat ettiği Kurtarcı Tanrı Sözü bir insan bedeninde dünyaya gelmiş ve Tanrı kurtarışını canlı bir biçimde yaşayan diri bir söz olarak gerçekleştirmiştir. İşte bu canlı sözün kurtarışının kelama uygun bir biçimde yüzyıllara aktarılması için iki ya da üç şahidin ağzıyla değil bir fazlasıyla yani dört şahidin ağzıyla her sözü sabit kılınmıştır.

Böylelikle Matta, Markos, Luka ve Yuhanna, bunlara ek olarak mektuplardan oluşan Yeni Antlaşma yani (İncil-i Şerif) Müjde kitabı ortaya çıkmıştır.


Böylelikle Tanrı Çizgisi Mesih'in doğumuna, dünyaya bir kadın aracılığıyla vaat edildiği biçimde ulaştığı gibi Mesih'in hizmetiyle de devam etmiş ve dirilişinden sonra ilk topluluğun kuruluşuyla yazılı metin olarak tamamlanmıştır.


Esas anlamda bu değişmez çizgi, değiştirilemez kitap Tanrı sözünde yazıldığı gibi ruhsal anlamda yaşamlarımızda Mesih'in ikinci gelişine dek devam edecektir.